Kanatlılara Verilen Takviye Gıdalar ve Faydaları?

Profesyonel olarak yapılan kanatlı üretimlerinde , yumurtacı verim özellikli veya et verim özellikli olsun kullanılan ırklar artık bizim köy sokaklarında gördüğümüz o serbestçe dolaşan tavuklar değiller . İşte profesyonel amaçla geliştirilmiş bu ırkların verim potansiyellerinin tamamını ortaya koyabilmesi ve bize çok daha karlı bir üretim yapmamızı sağlaması için bizimde bu özel olarak geliştirilmiş ırkların isteklerine göre yem karmaları yapmamız gerekmektedir . Geçmişte köy yerinde tabiki tavuklara elde ne varsa verilirdi , bu kimi zaman kilerden buğday kimi zaman kalmış yemek artıkları olurdu . Tavuklar çok daha basit şartlarda yetiştirilirdi . Ancak özellikle yüksek verim ırklarında artık bizim yem rasyonlarını hazırlarken ana yem maddeleri dışında artık bazı takviye besin maddeleride katmamız gerekir olmuştur . Bu yeme katılan takviye maddeleri bu yazımızda inceliyiceğiz .
Probiyotikler
Probiyotikler genel olarak ideal bağırsak florasından izole edilen yararlı bakteri , mantar ve mayaları içine alan mikrobiyal kültürler olup ,sindirim kanalında mikroflora dengesini düzenlemek , hastalık üretme kabiliyeti olan mikroorganizmaların zararlı hale geçmelerini ve üremesini önlemek , bu yolla yemden maksimum yararlanmayı sağlamak amacıyla yeme ilave edilen bir yem katkı maddesi , biyoteknolojik ürünleridir .
Probiyotik ürünlerin geliştirilmesinden sonra kanatlılarda sindirim sisteminin ve özellikle de bağırsaktaki içeriğin kompozisyonunun ne denli önemli olduğunu anlamamızı sağlayan çalışmalar hız kazanmıştır . Zira çoğu durumda bağırsaklar toksik maddelerin ve hastalık yapıcı mikroorganizmaların elenmesi açısından savunmanın ilk hattını oluştururlar . Bu savunma hattında konakçı lehine dışarıdan yem ve su ile yapılacak bağırsak sisteminin bütünlüğünü ve içeriğini korumaya yönelik her müdahale kanatlı sağlığının sürekliliğini sağlayacaktır .
Bağırsak p.H ını düşük olmasının hastalık yapıcı bakterilerin üremesini engelleyici ve faydalı fermantasyon mikroorganizmalarının ( Laktobasiller ) çoğalmasını arttırıcı önemli etkisini ortaya çıkmasından sonra , antibiyotikler artık yerlerini bağırsak p.H sını düşürücü başta probiyotikler olmak üzere organik asitler ve enzim içeren doğal gıda takviyelerine bırakmıştır .
Erişkin sağlıklı bir kanatlının bağırsak florasında % 90 oranında yararlı laktobasiller , bifidobakterium, fusobakterium , % 10 oranında ise zararlı olarak gördüğümüz enterokoklar stafilokoklar , Ecoli ve clostiridiumlar bulunmaktadır . Bu yararlı mikroorganizmalar sağladıkları asit ve enzimlerle hem besinlerin sindirimine yardımcı olurlar hemde bağırsak p.H sını düşürerek enterik kökenli bakterilerden kaynaklı bir enfeksiyon ortaya çıkmasını önlemiş olurlar
Yem rasyonlarına katılım hacimleri % 1 ve daha az düzeydedir. Bu düşük miktarlara karşın etkileri azımsanmayacak çoktur .Bu gün geliştirilmiş ticari probiyotik ürünlerin pek çoğu incelendiğinde formulasyonuna temel olan mikroorganizmaların birçoğunun yararlı bakteri , mantar ve maya kültürleri olduklarını görürüz. Bunların başında da Laktobasiller , Streptokokuslar , Basiller , Bifidobakteriler ve Sacharomyces crevisea gelmektedir .
Prebiyotikler
Prebiyotikler verildikleri insan ve hayvana ait sindirim sistemindeki faydalı mikro organizmaların büyümelerini ve çoğalmalarını hızlandıran , hastalık yapıcı mikro organizmaların ise çoğalmalarını baskılayan ve sindirilmeyen yem ve gıda katkı maddeleri olarak tanımlanmaktadır . Prebiyotik katkı maddelerinin en büyük ortak özellikleri , kompleks karbonhidrat yapıya sahip olmaları ve çoğunluğunun oligosakkaritlerden oluşmalarıdır . Bir gıda bileşeninin prebiyotik özellikte sayılabilmesi için aşağıdaki nitelikleri taşıması gerekmektedir ;
- Sindirime dirençli olmalı, yani mide ve ince bağırsakta absorbe olmamalı ,
- Kolon mikroflora bakterileri tarafından hidrolize edilmeli ,
- Kolonda yer alan bir veya birkaç yararlı bakterinin (laktobasil, bifidobakter) çoğalmasını teşvik etmeli ,
- Konakçı sağlığı üzerine olumlu etkileri bulunmalıdır .
Prebiyotiklerin özellikle bağırsak ortamında laktik asit oluşumunu arttırarak asitliği düşürdüğü ve böylece hastalık yapıcı bakterilerin bağırsak ortamında koloni oluşturarak yuvalanmalarını engellediği bilinmektedir .
Pek çok araştırma prebiyotikleri sindirilemeyen maddeler olarak tanımlamışlardır . Ancak bazı araştırmalarda ise prebiyotiklerin sindirim sisteminde fermante olduklarını ve bu fermantasyon sonucunda da ortaya çıkan laktik asit gibi yağ asitlerinin , sindirim sisteminin PH ını düşürdüğünü ve bağırsak hareketlerini uyararak , bağırsak içeriğinin geçiş zamanını azalttığını ifade etmektedir .
Prebiyotikler için ikinci bir çalışma mekanizması ise ; bazı bakterilerin sahip olduğu fimbria adındaki uzantılarının ortamda bulunan oligosakkarit yapıdaki prebiyotiklere karşı daha fazla ilgi göstererek bu organizmanın bağırsak yüzeyinde tutunamıyarak yuvalanma şansı bulamadan dışkılama yolu ile atıldıklarını göstermektedir .
Hayvan sağlığı üzerinde olumlu etkileri ve aktivite yüksekliği nedeniyle mannan oligosakkaritler daha çok araştırmaya konu olmuş ve maya hücre duvarından elde edilerek ticari olarak üretilmeye başlanmıştır . En yaygın kullanılan prebiyotikler , mannan oligosakkaritler ( MOS ) , fruko oligosakkaritler ( FOS ) , kitosan oligosakkaritler ( COS ) ve beta glukanlardır . Molekül yapıları farklı olmakla birlikte ligninlerde bu gruba dahil edilebilir.
Mannan oligosakkaritler ve diğer prebiyotikler , hastalık yapıcı bakterilerin yuvalanmasını hayvanın bağırsaklarını işgal etmesini engellemede ve immun sistemin güçlendirilip , besinlerden daha iyi yararlanımı sağlamak için bağırsak yapısının şekillendirilmesinde rol oynarlar .
Enzimler
Sindirim sistemindea nişasta protein ve yağları parçalayarak sindirime yardımcı olan maddelerdir . Yem katkı maddesi olarak kullanılan enzimler yemlerin sindirilebilirlik ve yararlanım oranlarını arttırmakta ve yemdem sağlanan metabolik enerji düzeyini yükseltmektedirler . Başlıca enzimlerden proteaz , glukanaz , selülaz , pektinaz , amilaz , fitaz ve lipaz yem sanayinde karma yemlerde en çok kullanılan enzimlerdir . Enzim ilavesi sayesinde karma yemin içeriğine giren tahılların iç yapısındaki nişasta ve kabuklarındaki sindirilemeyen selülozun parçalanması sağlanır . Bağırsak iç kıvamını düzenlenmiş olur ve böylece altlık kalitesi bozulmamış olur . Yemler çok daha iyi sindirilebildiği için metabolik enerji düzeyleri artar , hayvanlar yemden çok daha iyi yararlanmış olurlar .
Enzimler ayrıca bazı mineral maddelerin atılmadan kullanılması üzerinede pozitif etkileri keşfedilmiştir . Kanatlı beslenmesinde yoğun yer bulan tahıllardaki fosfor bakımından zengindirler . Ancak fosforun büyük bir kısmından hayvanlar yararlanamaz ve dışkı ile atılır . Enzim teknolojilerinin gelişmesi ile elde edilen fitaz enzimi sayesinde kanatlı karma yemlerindeki tahıllardan yararlanım oranıda artmıştır .
Toksin Bağlayıcılar
Kanatlı hayvan rasyonları oluşturulurken büyük miktarlı hammadde kaynaklarına ihtiyaç vardır . Bu hammaddeler transfer , depolama veya proses aşamalarının her hangi bir tanesinde yanlış giden durumlar sonucunda küflenebilir . Bu küflü yemin fark edilmeyerek yem içine karıştırılması sonucu hayvanlarda küf zehirlenmesi yani mikotoksikozis oluşur . Mikotoksinler kanatlıların yemden yararlanma , büyüme hızının azalması ve verim özelliklerinin düşmesinin yanı sıra bağışıklık sistemi üzerindeki olumsuz etkilerinden dolayı hastalıklara da davetiye çıkarmaktadır .
Küflenmeye sebep olan mantarların metabolitlerinin ( mikotoksin) çeşitli bağlayıcı maddeler kullanılarak etkisiz kılınması ve sindirim kanalından emilimlerinin engellenmesi en yaygın başvurulan yöntemlerden bir tanesidir. Bu amaçla aliminyum ve silisyum dioksit içeren kil mineralleri , zeolitler , polivinilpolipirrolidon maddeler , aktif kömür ve maya bazlı ürünler ( glukomannanlar ) giderek daha yaygın olarak kullanılmaktadırlar . Günümüzde en yaygın kullanılan toksin bağlayıcı maddeleri silikat minerallerdir . Bunların içeriğinde yüksek düzeyde aliminyum trioksit ve silisyum dioksit vardır .
Organik Asitler
Yem katkı maddesi olarak kullanılan organik asitler sindirim kanalının Ph sını düşürerek asit bir ortam sağlarlar . Bu oluşan asit ortam patojen mikro organizmaların gelişimlerini önler , enzim aktivitesini arttırır . Artan enzim aktivitesi sayesinde de demir , kalsiyum , fosfor , magnezyum , çinko gibi minerallerin ve protein ve amino asitlerin yararlanma oranları artmakta böylece dışkıyla atılıp ziyan olması önlenmektedir .
Organik asitler ayrıca küf maya ve mantarların üremelerini baskılayarak mükotoksikozis oluşmasınıda önlemeye yararlar . Yem içeriğindeki ve bağırsak ortamındaki salmonella üremelerini baskılama görevleride vardır .
En çok kullanılan organik asitler laktik asit , propiyonik asit , fumarik asit , sitrik asit , formik asit gruplarıdır .
Antikoksidiyaller
Antikoksidiyal kimyasallar , duyarlı koksidiyoz etkenlerini (Eimaria) etkin bir şekilde baskılamaktadır. Fakat bu ilaçların yaygın kullanımında karşı bazen direnç gelişebilmektedir.
Özellikle sıvı ürünler klinik salgının tedavisinde etkili olarak kullanılmaktadır.
Direnç oluşumunun önüne geçmek için tek bir ilaca duyarlılığın azalmaması için ara ara kullanılan bu maddeler değiştirilmelidir. Rotasyonla kullanılmalıdır .
Etki sınıflarına göre incelersek bu ilaçlar :
- Halofuginone, Amprolium , Decoquinate gibi parazitin metabolizmasını etkileyen ilaçlar.
- Monensin , Lasalocid , Narasin , Maduramycin ve Salinomycin gibi iyonik transferi bozan iyonofor grubu ilaçlardır.
Özellikle 2. Gruptaki ilaçlar güncel olarak koksidiyosız kontrolünün ana dayanağını oluşturmaktadırlar .
Ancak tüm antikoksidiyal ilaçlara karşı direnç oluşum sorunu olabiliceği için kullanımlarında standartın dışına çıkmadan yapılmasıa özen gösterilmelidir .
İyonoforlara karşı şekillenen direnç kiyasal ürünlere karşı oluşan dirençten kıyaslandığında oldukça yavaş gelişir. Buna karşın hastalığın kontrol altında tutulmasında kimyasallar kadar güçlü değildirler. İyonoforları üstün kılan özellikleri konakçıda koksidiyalara karşı doğal bağışıklığıda uyarmaları ve performansa sağladıkları katkıdır.
Örneğin bu ilaçların dönüşümlü olarak kullanımı direnç gelişiminin önüne geçmek için önemli bir uygulama şeklidir.
Yorum Yap